top of page

Saray Günlüğü- Bölüm II

Bölüm II

Farzettin’in rüyası

Sarayda artık epey sözü geçen bir adam olan Farzettin, kendisine yardımcılar tayin etmiş, elbette efendisinden icazet almıştı. Gerçi bir ara efendisi,

- Ulan icazet bu, biraz et değil ki kasaptan ister gibi önüne gelen istiyor, yok icazet micazet diye çıkışacak olmuştu ama Farzettin bir yolunu bulmuş, almıştı.

- Aslında görevi de buna yakın bir şey olmuştu ya da görevlerinden biri diyelim. Zira icazet isteme bir iletişim biçimiydi ve bunu en iyi Farzettin yapıyordu, Kendisine icazet memuru diye takılanlara, “icazet nazırı deyin daha yakın” diye cevap veriyordu.

Bir gün Uzun Kral huzura çağırdı.

- Farzettin şimdi iyi dinle beni

- Emredin efendim.

- Sana yardımcı robot alalım, ne dersin

- Nasıl efendim

- Yardımcı istemiyo muydun sen?

İstemişti ve almıştı da çoktan ama şimdi karşısında böyle bir irade varken, yani ulu irade niyet beyan etmişken ne desindi, ben aldım, fazlasına gerek yok diyemedi ancak

-“Evet istemiştim efendim, sağolun tensip buyurdunuz.” diyebildi.

- He buyurdum işte, ama ne yardımcı, uçan kuştan haberi olur, kendisi uçan kuş sayılır zaten he he.

- Nasıl efendim

- Ya şu bizim minyatür tayyare takımı yok mu?

- Evet efendim

- Ha işte onlar en son geliştirdikleri şeylerden bir kaç tane verecekler, ben istedim ha seni düşündüm kıymetini bil, sana yardım ederler dedim nasıl?

- Eksik olmayınız efendim, sağlığınıza duacıyım.

- Uçur işte orda burda havadis topla, valla sana büyük yardımcı olur (gülerek) hatta yükselir belki tayyare ağa filan olur, biz “Tayyar Ağa” deriz.

Uzun Kral bir süre sessiz bekledi, Farzettin’e baktı, Farzettin başını öne eğmişti, ne düşündüğünü kestirmek zordu. Uzun Kral neden sonra;

- Tayyar Ağa dedi, sondaki ‘a’ yı biraz uzatmıştı. Farzettin;

- - “Tayyar efendim” dedi.

- Bak sen de alıştın isme, aman pek iyi oldu bu. Haaa “ağa” ya takıldıysan o ağa olana kadar sen de paşa olursun aslanım.

- Farzettin biraz rahatlamıştı ama bir dronun yardımcısı olması pek hoş gelmiyordu, hem elalem ne derdi, kendi çevresinde bile makaraya alınacağı iki iki dörttü. Bir de gazeteciler vardı, duymamaları imkansızdı, gazeteleri görür gibiydi.

“Farzettin’e havalı yardımcı”, “ Göklerin efendisi, Farzettin’in ta kendisi”, flaş flaş flaş; haber analiz: uçağın pilotu, uçağı kendisine yardımcı tayin etti, saraydaki kadrolaşma insanüstü! bir gayretle devam ediyor, sırada ne var sayın seyirciler? Acaba medeniyyet (şehircilik) nazırı bir gökdelen görür müyüz? Ne de olsa şehre ve ahaliye en yüksekten bakan! onlar değil mi?


Farzettin, kendine şaşırmıştı: Zihnine dur demek istiyordu. Bu nasıl bir muhayyile diye aklından geçirdi. Buna engel olmam lazım diyordu. Aklına Müneccimbaşı geldii belki bir akıl verir diye koştu.

………………………..

Müneccimbaşı, Farzettin’in babası yaşında belki daha büyük yaşlı ama dinç, dik duruşlu, kocaman gözleri velfecir okuyan bir adamdı. Farzettin’i ayakta karşıladı, saray adabını, protokolü bildiği kadar politikayı da biliyordu, hemen buyur etti.Farzettin samimi olmayı tercih etti, politik bir kurnazlıkla istediğini alamayacağını hissetmişti. Öyle ya karşısında yılların insan kurdu vardı; eksik ya da yanlış anlatırsa, sezer yanlış akıl verebilirdi, hinlikte onunla yarışmaya gerek yoktu, olduğu gibi anlattı.Müneccimbaşı, dikkatle dinledikten sonra, sağ elini çenesine koydu, yavaş yavaş kedi sever gibi sakalını sıvazlamaya başladı. Farzettin’i seviyordu, belki de aynı mayayla yoğrulduklarını düşündüğünden belki de yıllar önce kendisine rest çekip giden ve o gün bugündür görüşmediği oğlunun yerine koyduğu için, ona yardım etmek istiyordu. Biraz düşündükten sonra, konuşmaya başladı, Farzettin pür dikkatti:

- Bu sanki bir rüya işine benziyor.

- Rüya mı ne rüyası, yok basbayağı gerç… Müneccimbaşı sözünü kesti;

- Onu demiyorum oğlum, rüya, yani efendimizin rüyası, bunu rüyasında görüp de beğenmiş, sana söylemiş olabilir.

- Eeeee

- Ee si, bakacağız bir hal çaresine.

- Çabuk Münecccimbaşı, Allahaşkına!

- Şimdi, bu tür rüyaların etkisini kırmak yine bir rüyayla olur.

- Yani

- Yani senin de bir rüyaya yatman gerekecek ve o rüyada gördüklerini de bana anlatacaksın, iki rüyayı birleştirip bir hal tarzı tespit edeceğiz inşallah.

- İnşallah!

Farzettin, doğruca odasına gidiyordu ki insan yardımcılarından birine rastladı, yere kadar eğilmiş bir halde selam veren yeni yetme muavinin, ‘bir emriniz var mı Ağam’ demesine kalmadan Farzettin;

- Ben birkaç saat yokum, işler sizde, aman iyi idare edin, sadece efendimiz çağırırsa uyandırın aman rahatsız edin beni, hadi göreyim sizi.

Farzettin normalde Saray dışında, evinde kalıyordu geceleri. Ancak bu durum farklıydı, hem gündüz vakti evine gitmek istemiyordu hem de sanki çalışma odasında uyursa konuya ilgili rüya görmesi daha yüksek ihtimalli gibi görünmüştü ona. Ayrıca Müneccimbaşı da buna benzer bir şeyler söylemişti. Yastığa başını koyar koymaz uyumuştu.


Rüya:

Farzettin, bir telekomünikasyon şirketinin genel müdürüydü, Dünyaca ünlü bir plajda reklam çekimindeydi, plajın bir kısmı çekim için kiralanmıştı, kimse alınmıyordu ama çekim ekibi kalabalıktı. Öyle ki etrafında çoğunluğu kadın çokça manken vardı ve bir kaçının bacak boyu Farzettin’in boyundan uzundu.


Yönetmenin kast hazır mı? sorusuyla gözlerini yönetim ekibine çevirdi.

Yönetmen yardımcısı, “Farzettin Bey sizi şöyle alalım” deyince başta anlamayan Farzettin birden kendini bir afetidevranın yanında buldu, Asistan, kadının yanına oturmasını söyledi, oturdu. Farzettin Bey üstümüzü çıkaralım dedi, Farzettin;

“ hep birlikte mi” dedi sırıtarak “yok hayır” dedi asistan “sadece siz”

Farzettin gerilmeye başlamıştı ama sesi çıkmıyordu, bırakın “hayır” demeyi adını sorsalar söyleyemeyecekti ama durumdan o kadar da rahatsız değildi. Çünkü yanında oturan Kadın , hayatı boyunca yanında oturmuş kadınların uzak ara en güzeliydi ve Farzettin bu kadar olmasa bile güzel bir kadına merhaba bile dememişti bugüne kadar. Farzettin’i ter bastı.

Yönetmen: “Terini silin.”

Farzettin: Bana hiçbir şey verilmedi, repliğim ne bilmiyorum

Yönetmen: Farzettin Bey sizin repliğiniz yok, siz sadece uçağa bakacaksınız

Farzettin: Uçağa mı, hikaye ne?

Yönetmen: Çocuklar teksti vermediniz mi Farzettin Bey’e, hadi çabuk bir tekst getirin, çabuk çabuk.

Yönetmen yardımcısı, getirir bir senaryo,

Farzettin hızlıca göz atar, gerçekten repliği yoktur: Şirketin Genel Müdürü olarak sevgilisiyle plajda otururken iki saat önce havaalanından uğurladıkları müstakbel kayınçosunun bindiği uçak havalanmıştır ve şirketin geliştirdiği teknolojiyle uçakta telefonla konuşmak serbesttir, iki kardeş telefonda konuşurlar, kadın “tatlım biz sana el sallıyoruz şu anda” derken aynı zamanda sevgilisinin yanağına bir öpücük kondurmuştur.


Slogan da hazırdır:

Uçaklar bavullarınızı alır, bedeninizi uçurur, biz aklınızı alır, hayallerinizi uçururuz.

Senaryo bu kadar basittir, kısa bir çekim olacaktır.

Asistanın “herkes hazır” sözüyle, Yönetmen “çekim” der ve başlar. Ancak Farzettin’in içi hiç rahat değildir. Uçak kadraja girer ve Farzettin uçağa bakar, kadın telefonu çıkarır ve arar, bu şekilde on saniye geçmesi gerekecektir, zira uçak kalkış aşamasındadır, on saniye Farzettin’e bir sene gibi gelir, iyice terler, Yönetmen farkeder ama kesmek istemez, kadın bir elinde telefon, diğer elini Farzettin’in boynuna dolamış biçimde (senaryoya göre beline dolaması gerekir ama kadın kolunu Farzettin’in beline dolasa yerden bir şey almaya uzanmış gibi olacağından, kolunu boynuna dolamıştır) dururlarken Kadın Farzettin’in yanağına ateşli bir öpücük kondurur ve Farzettin daha fazla dayanamaz, sağ tarafına yığılır, yığılırken de “anauu!” diye bir söz çıkar ağzından.

Yönetmenden “kestik” komutu duyulur , koştururlar, Farzettin bayılmıştır. Hemen bir doktor gelir yanına, basit bir müdahaleyle ayıltır. Farzettin n’oldu diye sorar, cevap veren olmaz.

Yönetmen asistanına dönerek; “anauu” demeseydi, senaryoda değişiklikle kurtarırdım ben bunu ama…


Farzettn, “hadi bir daha çekelim” deyince onun Şirketin Genel Müdürü olduğunu unutan manken partneri, biraz önce öpücük kondurduğu yanağa öyle bir tokat atar ki Farzettin’in feleği şaşar.

………….

Farzettin uyanmıştır.

Hemen Müneccimbaşına koşar, rüyasını hiçbir ayrıntıyı atlamadan anlatır. Müneccimbaşı elini yine çenesine götürerek, yerinden kalkar ve odasında dolanmaya başlar. Farzettin bacaklarının titremesine engel olamaz. Beş dakikaya yakın bir sessizlik, Müneccimbaşının çok düşündüğünü ama bir çare bulamadığını gösteriyordu. Daha fazla dayanamayan Farzettin ayağa kalkar ve sorar:

- Ne oldu, Müneccimbaşı, ne düşündün, bir hal çaresi var mı?

Müneccimbaşı sanki onun sormasını bekliyormuş gibi, soruyu sorar sormaz Farzettin’i cevaplar:

- Rüyada sen de tayyare görmüşsün, bu pek iyi değil! Görmeseydin belki bir yolunu bulurduk ama şimdi…

Yani sen tayyare görmekle bir nevi efendimizi doğrulamış oldun Farzettin, yapacak bir şey yok, alıştır kendini buna!

Müneccimbaşının odasına dron hızıyla gelen Farzettin, kaplumbağa hızıyla odadan çıkar, diline şu sözler takılır:

Başı duman pare pare

Benim yardımcım bir tayyare

Çok düşündüm ama

Bulamadım bir çare



 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
#TURP RAPORU#

Farzettin düşüncelidir. Efendisinin üstüne gelen siyasi rakiplerine cevap yetiştirmek için yeni şeyler bulması istenmiştir. “buldum!” ...

 
 
 
KARAKONOMİK HİKAYELER

Gayeli Hanım Veda Ediyor!   Başkanlık binası, hiç olmadığı kadar gürültülü idi.  Dedikodu alabildiğine; kedi-köpek sesinden, makine...

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page